Doğu Akdeniz’in en önemli kentlerinden olan Sagalassos, antik çağlarda Pisidya’nın başkentliği yapmıştır. Antalya’ya 110, Isparta’ya 41 km uzaklıkta olup, Burdur’un Ağlasun ilçesinin kuzeyinde yer alır. Batı Toros dağlarının yaklaşık 1500m yüksekliğinde yer alan hakim bir tepeye kurulmuş antik kente Ağlasun kent merkezinden yaklaşık 7 km boyunca sarp bir dağa tırmanarak ulaşabilirsiniz.
Kültür bakanlığına bağlı her müze gibi, burada da ister ücret ile isterseniz müze kart ile giriş yapabilirsiniz. Sagalassos Antik Kenti’nin hemen girişinde sol kısımda oldukça büyük bir kafe yer alıyor, kenti gezdikten sonra uzun yürüyürüşler ve sarp arazi sizi yoracağı için daha sonra burada dinlenmek isteyebilirsiniz.
Sagalassos ismi hitit metinlerinde geçen şehirlerden olan ve luvi dili kökenli salavassa’dan geldiği düşünülmektedir. Salavassa, yüksek kayalıktaki kale manasına gelmektedir. 2009 yılında UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi’nde bulunan kent, uzun uğraşlar sonucunda 2017 yılında Dünya Mirası Listesinde kesin olarak yerleşmiştir.
Kent kabaca ikiye ayrılır, antik kente girdiğiniz yolun sol kısmı aşağı şehir, sağ üst kısmı da tarih olarak daha sonra inşa edilmiş olan yukarı şehirdir. Aşağı şehir kısmı, aşağı agora, severuslar çeşmesi, imparatorluk hamamı, macellum, hadrian tapınağı, hadrian çeşmesi ve sütunlu cadde yer alır.
Sagalassos Antik Kenti İmparator Hadrian döneminde çok önemli bir dini merkez haline gelmiştir. Bu sebeple inşa ettirilmiş, bir çok tören ve bayramlara ev sahipliği yapan ve kentin girişinde yürüyüş yoluyla başlayacağınız parkurun hemen başında, sol kısımda: ‘mermer tabanlı imparatorluk hamam salonu’ yer almaktadır. Hamam’ın arkasında ise severuslar çeşmesi ve aşağı agora bulunur. Hamam mermerlerinin büyük kısmı günümüze yetişmese de bir çok kemer ve sütun halen sağlamlığını korur.
Hamamdan sonra, parkuru takip ederek aşağı agora macellum’unun yanından kısa bir yürüşüyle, yukarı agora’nın güney anıtsal kapısına ve Antoninler Çeşmesine ulaşacaksınız. İki adet anıtsal kapısı olan yukarı agoranın, dev güney kapısından agora alanına girmeden bir kaç dakika önce Antoninler Çeşmesinin şırıltılarını duyamaya başlayacaksınız…
Hamam ve çeşmeleri şehri bir gerdanlık gibi süslemiş bu muazzam antik kentin şüphesiz en çekici eseri, Antoninler çeşmesidir. Çeşme ismini Roma dönemindeki Antoninler Döneminden almıştır, çeşmenin bulunduğu alanda daha önce inşa edilmiş Augustus Çeşmesi bulunmaktaydı, Antoninler bu çeşmenin üzerine inşa edilmiştir.
Bu görkemli yapının içinde yer alan heykeller replika olup, orijinal heykeller Burdur Müzesinde yer almaktadır. Dakikalarca bakacağınız, her ayrıntısına ayrı ayrı gözlerinizin dalacağı bu çeşmenin mimari olarak bu büyüklükle benzeri bulunmuyor, uzun süren çalışmalar sonucunda suyun yüzyıllar sonra tekrar akmaya başlaması ise bizler için eşsiz bir şans olsa gerek.
Agoraları, hamam ve çeşmeleri ile anılan Sagalassos’un eşsiz zenginliği, dünyanın en yüksek rakımlı 9000 kişilik tiyatrosu ve kendine has, kaya mezarlarını maalesef gölgede bırakıyor. Hellenistik döneminin sonunda yapılmış tiyatronun üzerine inşa edilmiş, antoninler çeşmesinin güney doğusunda yer alan ve önemli bir kısmı ayakta kalmayı başarmıştır.
1700’lü yılların başında Fransız seyyah Paul Lucas tarafından keşfedilen kentte ülkemiz adına ilk çalışmalar 1990 yılında Marc Waelkens’a tam kazı yapma yetkisi verilmesiyle başlamıştır. Marc Waelkens kente bir çok su kaynakları, hamam ve çeşmeleri olması sebebiyle Sagalassos’a ‘su şehri’ ismini vermiştir. Kazılarda ortaya çıkan en önemli iki eser, yaklaşık 5.5 metre boyu olan İmparator Marcus Aurelius ve İmparator Hadrian’a ait heykeller olup bu eserler Antoninler Çeşmesinde replikaları yer alan heykeller ve diğer tüm eserler ile birlikte Burdur Müzesinde sergilenmektedir.
Burdur ve çevresine yolunuz düşerse ya da Sagalassos’u ziyaret etmeye karar verirseniz yakınlarda bulunan, Burdur Müzesini, Kibyra Antik Kentini ve Salda Gölünü ziyaret etmeyi unutmayın.
Sizler için hazırladığım kısa belgeselimi izleyip, kanalıma abone olursanız çok sevinirim 🙂