Alahan Manastırı, Mersin’in Mut ilçesinde Toros Dağlarının Göksu Vadisi’ne bakan dik bir yamacın tepesinde yer almaktadır. Mut ilçe merkezine ise 23 km mesafede yer alan manastıra, Mersi-Karaman(D715) karayolunun 2. kilometresinden Kuzey-Doğu yönünde yer alan sapaktan (konum:36°47’04.4″N 33°20’46.8″E) 15 km kadar tırmanarak ulaşabilirsiniz. Toros dağlarının bağrına yerleşmiş, yer yer kayalara oyulmuş bu göz alıcı ören yeri 1200 metre yükseklikte yer almaktadır. Manastır sizi, kavurucu sıcakların ortasında muazzam serinlikle, kışın ise bembeyaz bir örtüyle karşılayacaktır. Tarihi dokusu ve eşsiz mimarisiyle Alahan Manastırı, saatler ayıracağınız bir özel bir ziyareti hak ediyor.
Trabzon’da yer alan Sümela, Antakya’da yer alan St. Simeon Manastırı gibi bir yapıya sahip, kapalı duvarların ardında münzevi bir yaşam tarzını sürdürebilmek için tasarlanan manastır kültürünün kökeni 3.yy’a kadar uzanmaktadır. Bu tarihlerde hristiyanlık henüz resmi din olmadığından, ibadet ve ritüllerin gizli yapıldığı düşünüldüğünde benzeri kilise ve manastırların neden kayalara veya sarp yamaçlara inşa edildiğini daha net anlıyoruz. Bugün manastır olan alanların çoğu ilk kiliselerin oldukları alanlar veya bu kiliselere giden yollar üzerinde olan yapılardır, dönemin havarileri tarafından ziyaret edilen ve saklanmak üzere kullanılan bu kiliselerin bir çoğu hristiyanlık resmi din haline gelince kutsal mekanlar ve manastırlar haline dönüşmüştür. M.S. 40-45 yılları arasında özellikle Anadolu’da hristiyanlığı yaymak için bir çok yolculuklar yapmış olan (Havariler) St.Paul ve Barnabas ‘ın bölgede yer alan manastır ve kiliselerde manevi izler bırakmışlardır, bu izlerin etkisini bugün freskler ve çizimlerde görebiliyoruz, yapılan araştırmalarda St.Paul ve Barnabas için böyle bir tapınağın bu bölgede olduğuna ulaşılmıştır.

Alahan Manastırı’nın 440-445 yılları arasında inşa edilmiştir. Tarasis (Tarsus “Miratüliber” adlı Arap tarihine göre, Nuh Peygamberin torunu Tarasis tarafından kurulmuştur.) isimli bir rahip tarafından inşa edildiği düşünülen manastırın, finansmanın Bizans imparatoru tarafından sağlanmıştır. Manastırın en parlak yılları müslümanlığın bölgede yayılmasından sonra (7.yy) sona erdiği düşünülse de, günümüze kadar sağlam gelebilmiştir. 17.yy’da manastırı ziyaret eden Evliya Çelebi yapı için: ‘Ustasının elinden yeni çıkmış gibi duruyor.’ ifadesini kullanmıştır. Bugün siz de ziyaret ettiğinizde hemen hemen aynı hislerle ayrılacaksınız. Bölgede ilk kazıları 1955-1972 yılları arasında Ark. Michael Gough yapmıştır.
Batı Kilisesi yakınlarındaki Keşiş Alanları Batı Kilisesinden Sütun kaidesi ayrıntısı
Ören alanına giriş yapar yapmaz, eğimli bir patikadan yukarıya doğru yöneldiğinizde keşişler için yapılmış alanların hemen sağında Batı Kilisesini göreceksiniz, bu yapı bazilikal planda yapılmış nefler iki sütun dizisiyle birbirinden ayrılmıştır, girişinde oldukça göz alıcı giriş kapısı ayakta kalmayı başarmıştır. Kilise alanının çatısı tamamen yok olmuştur, batı kilisesine girer girmez sol kısımda yer alan sütunlar ve kemerleri yıkılmış olduğunu fark edeceksiniz, kemer kısımları bugün kilise zeminin solunda yerde sergilenmektedir. İlk kazılarda bulunan sütun başlıkları, sunaklar vb. küçük kalıntılar yine kilisenin zemininde sol kısımda sergilenmektedir.

Sağınızda (kuzey) 10 adet, solunuzda (güney) 10 adet sütun yer almaktadır. Bugün güney yönünde kilisenin sembol yapılarından biri olan ve ayakta kalmayı başarmış 3’lü sütun dizisi ve kemerleri bulunmaktadır. Tam karşınızda yer alan, kilisenin apsis kısmında din adamları için yapılan oturma alanları ve bir adet oldukça göz alıcı bir sunak bulunmaktadır. Batı kilisesinde (doğu kilisesinde olduğu gibi) oldukça ilgi çekici figürler yer almaktadır. Özellikle St.Paul (Tarsus) ve St.Pierre (Antakya) figürleri, Cebrail ve Mikail meleklerinin tasviri, aslan, kartal ve öküz sembolleri, kayaları incelikle işlenmiş üzüm ve balık şekilleri gördüğünüz en güzel işlemelerden biri olacaktır.
Batı Kilisesi Giriş Kapısından görünüş. (Bu kapının iç arşitrav ve iç söve çizimleri benzersizdir.) Batı Kilesi Apsisten kilise merkezi, nef kalıntıları ve giriş kapısı.
Alahan’ın en doğusunda yer alan, ören yerinin simgesi haline gelmiş yapının ismi Doğu Kilisesidir (Manastır). Özenli bir işçilikle kesme taşlardan inşa edilen yapının üst örtü kısmı haricindeki hemen hemen bütün mimari yapısı bütünlüğünü korumaktadır. (Bazı görüşlere göre üst kısmında ahşap bir çatı yer almaktaydı.) Kilisenin kuzey duvarı sabit bir kaya oyularak oluşturulmuştur. Kilisenin üç kapısının girişinde de yoğun bir şekilde bitki ve hayvan (genel olarak balık) motiflerine yer verilmiştir. Kilisenin içerisine girdiğinizde, üç nefli bazilika yapısına benzer bir mimarisi olduğunu göreceksiniz.
Doğu Kilisesi ve Sütunlu yola ören yeri girişinden bakış. Doğu Kilisesi’ne (Manastır) Sütunlu girişten bakışb
Dikdörtgene yakın planlı kubbenin binayı aşan duvarlarında her cephede birer adet olmak üzere dört pencere bulunur. Kemerler ve onları taşıyan sütunlar ile çatıya doğru oluşturulan kare yapıyla(tromp), kubbe çıkılmasına destek sağlanmıştır. Bazı arkeologlar tamamen bir kubbe yapısı olduğunu iddia etse de genel kanı çatının (en azından uzun bir dönem) ahşap olduğunu savunmuşlardır. Doğu kilisesini özel kılan, büyük bir kısmının ayakta olmasından ziyade eşsiz bitki ve hayvan çizimleridir. Hristiyan inancında farklı manalara gelen balık çizimleri, konsolların üzerinde yer alan çiçek sepetleri, haç motifleriyle süslenmiş hayvan çizimleri, kapı eşiklerinde ve kemer yapılarında bir çok girland ile yapı mimari olarak görsel bir şölen sunmaktadır.
Doğu Kilisesi güney kapısı nişleri tromp ve sütun başlıkları detayları. Doğu Kilisesi orta kapısından canlı ve yapay bitki örnekleri
Ören yeri, geniş bir alana yayılmış bir plana sahiptir. Batı kilisesi(evangelist bazilika), Manastır (doğu kilisesi), manastır, kaya odaları (keşişlerin inzivası için) ve çevrede yer alan mezarlıklardan oluşan yapıların her biri farklı zaman diliminde inşa edilmiştir, en eski yapının ise ‘Batı Kilisesi’ olduğu düşünülmektedir, oldukça eski bir yapı olmasına rağmen günümüze kadar bazı kısımları sağlam şekilde günümüze ulaşabilmiştir.
2000 yılından bu yana ‘Dünya Kültürel ve Doğal Mirasları Geçici Listesi’nde’ 12. sırada yer alan Alahan Manastırı, bugün ülkemizde yer alan antik kentler ve ören yerleri arasında ayrıcalıklı bir yere sahiptir. Doğu Akdeniz Bölgesine özellikle Mersin-Adana tarafına geçiş yapacaklar için biraz sapa kalacak bir yol üzerinde olsa da ziyaret edilecek duraklar arasına kesinlikle almanızı tavsiye ediyorum. Zira Alahan Manastırı, gördüğüm onca antik kent mimarisi içerisinde gerek bölge yapısının zorluğu gerekse mimari estetiğin zarafeti ile ayrı bir yere sahip.
Bizzat göremeyecek olanlar veya ön bilgiye sahip olmak isteyenler için düzenlediğim belgeselimi izlemenizi rica ediyorum.
Sevgiler.